“`html
House of Guinness: Netflix’in Skandal Yaratacak Yeni Yapımı
İrlanda’nın sembol markalarından biri olan Guinness birasının öyküsünü merkezine alan House of Guinness, Netflix’in eylül ayında en dikkat çekici yapımlarından biri olarak ön plana çıktı.
Eleştirmenler tarafından yüksek notlar alması ve izleyicilerin beğenisini kazanması dikkat çekiyor.
Ancak, İrlanda’daki bazı eleştirmenler, diziyi değişik yönleriyle eleştirmeyi ihmal etmiyor.
Irish Times, dizinin “İrlanda halkının İngiliz sömürüsüne dair sınırlı bir anlayışı yansıttığını” belirtiyor.
Eleştiride, “İngiliz ve İrlandalıların kimlik yapısı ve buna yönelik İrlandalılar tarafından nasıl algılandığı” konusunun büyük eksiklikler içerdiği ifade ediliyor.
Irish Independent’ın değerlendirmesinde ise dizinin, “sosyal ve kültürel gerçeklerden oldukça uzak” olduğu belirtiliyor.
İrlanda’daki büyük kıtlık sonrası dönemdeki devrimci hareketlerin tasviri de eleştirilere maruz kalıyor.
Netflix’te yayınlanan House of Guinness, İrlanda’nın prestijli ailesinin zorlu bir dönemdeki yaşamını konu alıyor.
Kurucu Benjamin Guinness’in vefatının ardından, karanlık sırlarla dolu dört çocuğu, bira fabrikasının geleceğini belirlemekle yükümlü hale geliyor.
Senarist Steven Knight, Guinness ailesinin hikayesini araştırdığında, “bunun eşsiz bir dram ve olay yelpazesi olduğunu hemen fark ettiğini” söylüyor.
Ona göre, “karakterlerin ve olayların, tarihi gerçeklerle nasıl bir araya geldiği” oldukça etkileyici bir deneyim oldu.
- Beatles, dört bölümlük iddialı bir projeyle beyaz perdeye dönüyor.
- Milyoner olan sekreter, patronlarının yatırımlarını gizlice takip etti.
Gerçek yaşanmışlıkları temel alan hikaye, Knight’ın ifadesine göre, dramatik unsurlar eklenerek güçlendiriliyor.
Gerçek ve kurgu arasındaki dengeyi sağlamanın önemli bir parça olduğunu belirten senarist, “genellikle en az inandırıcı olan şeylerin gerçekten yaşandığını” ifade ediyor.
BBC’ye verdiği röportajda, senarist şunları söyledi: “Bazı tarihsel olaylar o kadar derinlemesine ve beklenmedik oluyor ki, bunları hayal etmek imkansız.”
İrlandalı Oyuncuların Görüşleri
James Norton, dizideki hayali karakter Sean Rafferty’i canlandırıyor.
Rafferty’nin hikayesi, hanedanın güç savaşları ile iç içe geçiyor.
Norton, zor bir dönemde birçok farklı insanın karakteri meydana getirdiklerini dile getiriyor.
Guinness’in tarihine dair yaptığı araştırmanın “olağanüstü ve keşfedici” olduğunu vurguluyor.
40 yaşındaki oyuncu, senaryoyu okuduktan hemen sonra diziye katılmaya karar verdiğini belirtiyor:
“İlk dört bölümü bir oturuşta okuyup, hemen almak için sabırsızlandım.”
Dizinin büyük kısmında İrlandalı oyuncular yer aldığından, Norton, aksan konusunda kendine baskı hissettiğini ve “ilk gün çok heyecanlandığını” itiraf ediyor.
“Başlangıçta çok yoğun çalışıyorsunuz ve ilk sahneleri atlattığınızda, ardınıza bakmıyorsunuz.” diye belirtiyor.
Danielle Galligan, Guinness ailesine gelin giden aristokrat Lady Olivia’yı canlandırıyor.
O, o dönemde İngiltere ve İrlanda’nın en varlıklı kadını olarak tanınıyordu.
Galligan, canlandırdığı karakterin derinlemesine bir analizini yapmayı sevdiğini dile getiriyor.
Galligan, “Son derece enerjik bir karakterdi; fakat aslında yalnız ve sessiz bir kadın olduğuna, çok sayıda suluboya resmi ile ilgilendiğine dair bilgi edindim.” diyor.
“Her şeye sahip olmasına rağmen, içsel bir tatminsizlik içinde olan biriydi,” şeklinde ekliyor.
Galligan, bu İrlanda hikayesini uluslararası bir prodüksiyonla anlatmanın “bir defaya mahsus bir fırsat” olduğunu ifade ediyor.
Dizideki rolleri ile Niamh McCormack ve Game of Thrones’daki Joffrey Baratheon rolü ile tanınan Jack Gleeson da önemli karakterler arasında yer alıyor.
McCormack ve Gleeson, İrlanda’yı uluslararası arenada tanıtan bir projenin parçası olmaktan dolayı gururlu olduklarını ekliyorlar.
Ancak, kendi ülkelerindeki izleyicilerin nasıl tepki vereceği konusunda ciddi bir baskı hissettiklerini de itiraf ediyorlar.
Gleeson, bu duruma fazla takılmamaya çalıştığını belirtiyor.
“Ülkemizin iyi bir izlenim bırakmasını isteriz. Ancak umarım insanlar bu diziye bir tarih belgesi olarak bakmaktan kaçınırlar,” sözleriyle düşüncelerini paylaşıyor.
Knight, izleyicilerin düşünceleri hakkında daha az kaygı taşıdığını ifade ediyor:
“Bunu umursamak zorundayım ama gerçekten umursamıyorum. İnsanların fikirleri hakkında endişelenirseniz, kimseyi memnun etmeye çalıştığınızda asıl amacınızı kaybedersiniz.”
House of Guinness, Succession, The Crown ve Peaky Blinders gibi yapımlarla kıyaslanıyor.
“Aynı Dinamizm ve Cesaret”
Ancak Knight, dizisin benzer yapımlarla karşılaştırılması hakkında kaygı taşımadığını belirtiyor:
“Her benzer projeyi tek bir şeyin bir araya gelişimi olarak görmekten kesinlikle hoşlanmıyorum. Bu dizinin kendine özgü olduğunu biliyorum.”
Norton ise benzer yapımlarla karşılaştırılmasının olumlu olduğunu düşünüyor.
“Bu hanedan hikayeleriyle paralel bir şekilde değerlendirilmek harika, eğer biz de o gruptaysak çok memnun olurum.” diyor.
Gleeson ise bu projenin, diğer dizilerin en iyi unsurlarını alıp kendi özünü oluşturduğunu düşünüyor.
Knight, House of Guinness ve Peaky Blinders arasında birçok bağ olduğunu ve bu iki yapımın birbirlerini etkilediklerini kabul ediyor.
“Aile içindeki aynı enerji, mizah ve cesaret unsurları var,” diyor.
66 yaşındaki senarist, bir süre önce Peaky Blinders filmi olan The Immortal Man’i tamamladı. Bu filmde, Cillian Murphy Birmingham’da gangster Tommy Shelby karakterine hayat verecek.
Aile içindeki iktidar mücadelelerini dünya genelinde fenomen haline getirmek, senarist Steven Knight için bir alışkanlık haline gelmiş gibi görünüyor.
Peaky Blinders ile Birmingham’daki bir çeteyi küresel ölçekte tanınır bir marka yapmayı başardılar.
BBC’ye verdiği bir röportajda, Knight yeni James Bond filminin senaristliğini de üstlendiğini belirtiyor.
Bond serisinin son filmine Denis Villeneuve, Dune: Çöl Gezegeni filmi ile tanınan yönetmenlik yapacak.
“`